Selimiye Camii' nin avlusunda define ( Görüntülü )

Sen gir bir gece vakti Selimiye Camii’nin avlusunda, koca bir taşı sök yerinden, bir metre derinlikte çukur kaz!

Selimiye’ye saldıran vandallar büyük bir olasılıkla define avcılarıdır. Birinin cephane gömmeye ya da mayın döşemeye kalktığını sanmıyorum... Kimbilir hangi uyduruk haritada hangi saçmasapan söylentide o taşın altında, içinde çil çil altınlar bulunan bir küp olduğu varsayılıyordur! Belki bir küp altın kadar banal değildir aranan define... Bilmem ne paşanın zümrüt kakmalı altın hançerini gömmüşlerdir sefere çıkarken, bilmem ne hatun çocuğu olsun diye yakut gerdanlığı gömmüştür adak olarak, Mimar Sinan’ın ta kendisi mimarî dehasının sırlarını bir bir aktardığı defteri saklamıştır... Cehaletin, kötü eğitimin, köşe dönmeci zihniyetin körüklenmesinin sonucu bunlar, öyle yoksulluğun, işsizliğin, çaresizliğin falan değil!

Bilmem bir şey buldular mı? Bulamadılarsa geri geleceklerdir, Robert Louis Stevenson’ın “Define Adası” romanındaki gibi ellerinde bir haritayla... Bizimkilerin sekiz metre derinliğe kadar altınla gümüşü ayırt eden, bazı modelleri görüntülü dedektörleri bile vardır! Yılmaz Güney’in “Umut” filmindeki garibanlar değil günümüzün define avcıları... Sermayeleri ve ekipmanları bulunan, buldukları gömüyü nasıl elden çıkaracaklarını hesaplamış organize suçlular onlar.

Türkiye devasa bir ‘define adası’: Hititlerin alelade toprak çanağından Osmanlının alelade hamam tasına dek bu topraklarda yaşamış uygarlıkların her bir kalıntısı servet değerinde. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın 40 bin haramiye karşı hazinelerini koruması için özel bir bütçeye ihtiyacı var, Selimiye’de bir güvenlik kamerası bile yokmuş! Çevredeki işyerlerinin kameralarından medet umuluyormuş... Bekçi kadrosu açamadığından müze kapatmış bir ülke burası ne yaparsınız?

Define avcılarının Türkiye’nin tarihi eserlerine verdiği zararın haddi hesabı yok...  Arkeologların el sürmeye kıyamadığı sit alanlarına hafriyat kamyonlarıyla mı dalmadılar? Kral mezarlarını kazma kürekle mi tahrip etmediler? Kendileri birer hazine olan lahitlerin kapaklarını mı kırmadılar? Sütunları, heykelleri mi parçalamadılar? Kazıevlerini mi talan etmediler? Camileri soyup el yazmalarını, el dokumalarını mı çalmadılar, çinileri mi sökmediler? Kur’an-ı Kerim’leri de sattılar, kralların kemiklerini de!

Açın interneti metal dedektörü pazarlayan şirketlerle dolu! Hatta biri, dedektörle define aramanın suç olmadığına dair Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararını da koymuş, mitolojiden ve Kur’an’dan önemli ipuçlarının yanına!

O kadar çok tarihi eser var ki bu ülkede, hepsinin başına bir bekçi dikmeye nüfusumuz yetmez! Haydi müzeleri alarm sistemleriyle, bekçilerle koruyoruz... Torosların tepesinde henüz arkeolog eli değmemiş antik kentlerin başında gece gündüz jandarma mı beklesin? Henüz kazılmamış höyükleri çelik kafes içine mi alalım? Özel cami muhafız birlikleri mi oluşturalım?

Bunun çaresi eğitim ve bilinçlendirmeden geçer, güvenlikten değil! Köyünün karşısındaki antik kentin temsil ettiği uygarlığı tanımayan, geçmişin putları sanıp kırmakta zarar görmeyen köylüyle, geceleri kilise kalıntılarında bira içip şişelerine atış talimi yapan, duvarlarına sprey boyayla adını yazan gençlikle, birkaç yüz liraya  dedektör ve kazı seti pazarlayan girişimcilerle hiçbir eseri koruyamayız. Dün Selimiye’nin taşlarını söktüler, yarın minarelerine tırmanıp alemlerini sökerler! Şok fiyat! 675 TL’ye alem sökücü, alana 80 TL tırmanma seti bedava!